İstanbul'da, Diyarbakır'da, İzmir'de değil sadece, röportaj yapmaya gittiğim Güney Kürdistan'ın Kandil'inde, Mahmur'unda, Erbil'inde de, televizyon programına katılmak için bulunduğum Brüksel'de de ilk soru hiç değişmiyordu:
"HDP barajı geçiyor mu?"
Seçim öncesi kimle karşılaşsam herkes önce bu soruyu dile getiriyordu.
7 Haziran seçimlerine bir hafta kala, Kandil'de KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık'la yaptığım söyleşi biterken, son bir soru sorma ihtiyacı duymuştum.
Çünkü öyle bir tablo çiziyordu ki Bayık, Türkiye'de müzakere süreci gelişip derinleşse de, barışa dönüşse de PKK bu süreçten güçlenerek çıkıyordu; "çatışmasızlık" durumu bozulup yeniden bir savaş gelişse de PKK güçleniyordu. Nasıl oluyordu böyle bir durum?
"Belirttiğiniz bu nokta gerçekten çok çarpıcı" diye başlamıştı bu sorumu yanıtlamaya Bayık. Mücadele sürecini, PKK felsefesinin ve ideolojisinin bu konudaki gelişmişliğini, üstünlüğünü anlatırken ilginç bir noktaya değinmişti:
"Dikkat ederseniz, dünyada PKK örneğine pek rastlanmıyor. Dünyanın neresinde silahlı olan bir güç seçim çalışması yürütmüş? Nerede devletin seçimleri tehlikeye atmasını önlemek için çaba göstermiş? Nerede tek yönlü ateşkeste ısrar etmiş, müzakereyi, diyaloğu esas almış? PKK örneği bu açıdan bir ilktir."
Savaşla barış arasındaki diyalektik ilişkiye örnek verirken de Şengal'de, Mahmur'da, Kobane'de PKK'nin vahşi IŞİD çetelerine karşı giriştiği silahlı savaşıma ve bunun Türkiye'ye yansımasına getirdi sözü:
"Erdoğan Kobane için 'düştü, düşüyor' dedi. Peşinden 'Afrin'de de aynı şeyler olabilir' diye konuştu. O olmadı ama bu durum Erdoğan gerçeğini ortaya çıkardı."
7 Haziran seçiminin sonuçlarına bakınca, AKP'nin tek başına iktidar olma şansını yitirmesinde özellikle Kürt seçmenler, hele AKP'ye oy veren Kürt seçmenler açısından işte bu "Erdoğan gerçeğinin ortaya çıkması"nın çok önemli bir rol oynadığı net biçimde görülür.
Bu açıdan bakınca "PKK'nin; Kobane'de IŞİD'e karşı savaşı, Türkiye'de ise 'barış' ısrarı, AKP'yi yenilgiye götüren yolun taşlarını döşedi" demek mümkün.
Belçika Gent Üniversitesi, Çatışma ve Gelişme Çalışmaları Bölümü'nde Doktora Öğrencisi olan Ahmet Hamdi Akkaya, "Seçim sonuçları Üzerine Notlar" başlıklı çalışmasında, ilginç sonuçlara ulaşmış.
Çalışmasında; Ardahan, Erzurum, Erzincan, Malatya, Maraş, Antep hattı ile çoğu doğusunda kalan Van, Batman, Şırnak, Ağrı, Muş, Siirt, Iğdır, Bingöl, Bitlis, Kars, Urfa, Tunceli, Adıyaman, Elazığ gibi 23 ildeki seçim sonuçları üzerinde yoğunlaşmış Akkaya.
Öncelikle, 20 Mart 2014 yerel seçimlerinde Belediye Meclisleri temelinde alınan oylara göre, "geniş Kürdistan" diye nitelenen bu 23 ili dört gruba ayırmış.
Birinci grupta 2014 seçiminde HDP/DBP'nin yüzde 50'nin üzerinde oy alıp birinci olduğu iller var.
İkinci grupta aynı siyasinin yüzde 40-50 arasında oy alarak birinci olduğu iller bulunuyor.
Üçüncü grupta ise HDP/DBP'nin yüzde 30-40 arası oy alıp ikinci olduğu iller yer alıyor.
Dördüncü grupta ise geri kalan iller bulunuyor.
Bu 23 ildeki seçmenin yüzde 80'i iki partiye, HDP ve AKP'ye oy vermiş bu seçimde.
2011 genel seçimlerinde de HDP çizgisindeki bağımsızlarla AKP bu 23 ilde toplam yüzde 78 oy almış.
Ancak 2011'de bu 23 ildeki oyun yüzde 53'ü AKP'ye, yüzde 25'i de bağımsızlara gitmiş.
Son seçimde ise ibre tam tersine dönmüş. Çalışmaya konu olan bu illerde seçmenlerin yüzde 43'ü HDP'yi tercih ederken, AKP'yi tercih edenlerin oranı yüzde 37'de kalmış.
Bu 23 ilden Kürt nüfusun en yoğun olduğu 13'ünde ise HDP'nin oy oranı AKP'yi ezici yükseklikte; yüzde 72,5.
Akkaya'nın çalışmasında, bu "geniş Kürdistan" illeri ile Türkiye genelinde alınan oylara ilişkin çalışma da var.
2011'de HDP çizgisindeki bağımsızların aldığı oy 2,5 milyon. Bu oyun yüzde 65'i söz konusu 23 ilden alınmış.
Bu seçimlerde ise oran yüzde 53,5'e çıkmış.
Yani Türkiye geneli ile bu 23 ilden alınan oyların oranları neredeyse birbirine eşit.
Elbette Türkiye'nin batısından gelen oyların ne kadarının Kürt seçmene ait olduğu ayrı bir çalışma konusu.
Ancak, Kürt seçmenlerin özellikle bölgede AKP'yi nasıl sildiğine ilişkin olarak 2011 Genel Seçimleri ile 7 Haziran seçimleri arasında bir karşılaştırma yapmak mümkün. Dört yıl arayla yapılan iki genel seçimde AKP oylarındaki hazin düşüş çok net. Birkaç örnek...
AKP; Şırnak'ta yüzde 20,64'ten, 10,63'e inmiş. Ağrı'da 47,54'ten 18,64', Siirt'te 48,09'dan 27,93'e, Bitlis'te 50,62'den 31,74'e, Van'da 40,18'den 22,78'e, Diyarbakır'da 32,88'den 15,47'ye düşmüş.
Yani bir yandan "HDP yeteri kadar Türkiyelileşemedi" ya da "HDP Türkiyelileşmek adına Kürtleri unuttu" gibisinden sağlı sollu eleştiri yağmuruna tutulurken HDP bir yandan "Türkiyelileşmek" konusunda geniş bir alana yayılırken, diğer yandan da "Kürdistani" derinliğini de arttırmış.
Son seçim hamlesi olarak havaalanı açtığı ve kendisini dinlemeye gelenlere "PKK yıllarca bu havaalanını bize yaptırmadı" diye şikayet ettiği Hakkari'de bile AKP oyları yüzde 16,42'den 11,36'ya gerilemiş.
Hatta havaalanının açıldığı Hakkari'nin ilçesinde AKP bu seçimlerde ne kadar oy almış biliyor musunuz; HDP'nin 59 bin oyuna karşılık, sadece iki bin...
Kobane direnişi sırasında Erdoğan, belli ki karşı olduğu için bir de "Kobane'nin ne stratejik önemi var, anlayamadım" demişti.
Herhalde 7 Haziran seçiminin sonucuna bakarak şunu söyleyebiliriz:
"Kobane'nin stratejik önemini şimdi anlamışsındır herhalde!"